24 Nisan 2010 Cumartesi

gossip girl


Selam olsun tüm gençlere.
Ecoecit sevenlere...
Şiir gibin başladım olm. Tamam siz yukarısını hiç görmediniz.Merhabalar sevgili okurlarım nasılsınız? Beni sorarsanız ben iyiyim. Şimdi de mektuba döndü olay. Tüm edebi türleri deneyeceğim aslında evet amacım bu:)
Bir varmış bir yokmuş.. ehehe:) Şimdi ben geçenlerde bir haber okudum. Gossip Girl adlı ünlü Amerikan dizisinin bizde de çekileceğine dair. Yani Gossip Girl'ün Türk versiyonu. Bu dizide Etiler sosyetesinin genç kızlarının yaşamı ekrana taşınacakmış. Gossip Girl'de, Blake Lively'nin canlandırdığı Serena Van Der Woodsen karakterini, Türk versiyonunda, Selena oynayacak:) Yani Sinem Kobal. Yukarıdaki fotoğrafa bakarsanız eğer Selena'yla Serena'nın benzeyen pozlarını yanyana koyarak benzediğini göstermeye çalışan bir çalışma göreceksiniz.He yedik mi yani? Bu ne lan aynı pozu veren herkes ikiz zaten azıcık andırıyorsa.
Ve en bombası dizinin adı Küçük Sırlar olacakmış. Ben merak ediyorum şimdi Dedikoducu Kız ismiyle Küçük Sırlar isminin nasıl bağdaştırdıklarını. Böyle Küçük Sırlar sanki ilahi güçlerden bahseden samanyolu tv dizisi ismi gibi olmamış mı sizce de? İnandırıcı olmamış bence. Bi de Gossip Girl'ü bir kaç bölüm bile olsa izleyenler için büyük hayal kırıklığı olacak bu dizi. Ya Amerika'da millet geniş. Tabi öyle hoppa gençlik olur. Türkiye'de var mı olm öyle bişey. Bizde liseliyiz ama öyle olmuyo yani.Yalan onlar.Kekliyolar. Orda bile o kadar genişlik yoktur. Burda o dizinin oyuncularını taşlarlar hatta belki de eğer Gossip Girl'e benzerse.Sinirlenmişim baya.:)
Bunu sizlerle paylaştım ve rahatladım sevgili okurlar. Ne dert etmişim kendime yahu:) Kendinize iyi bakın gençler. Görüşürüzz..

16 Nisan 2010 Cuma

mr çektirmek


Selamlar sevgili okurlar
Nassınız iyisiniz inşallah. Kendinize iyi bakın sevgili okurlar. (ahah bu kadarmış yazı meğer. direk bitiş cümlesi koydum)Ben son günlerde doktor doktor gezer iken sağlığın kıymetini anladım ve dine imana bağlayan bir insan oldum çıktım.
Evet ecoecitçiler.Ben yaşlı bir insan misalı bel ağrısı çekerken doktora gittim ve mr çektirmek zorunda kaldım. Lanet olsun o mr'ı veren doktora. Annemin orası tabut gibi, ay mezar gibi yahu benzetmeleri eşliğinde tırıs tırıs tırsan ben gitmeden önce bi kaç gün baya sinir stres yaptım.Bir de öğrendim ki mr çekilirken damardan bi tane ilaç verilicekmiş. İşte bunu duyduğum an tuvalete koşup büyük tuvaletimi sakince bırakmak istedim (kısaca sıçmak).
Tekirdağ'a mr çektirmek için yola çıktığımda o bir saatlik yol benim için ilginç bi süreydi. Hem uzun hem kısa geçmiş gibi. Ne bileyim,bilemedim. Daha yolda bu stresi yaşadığımdan beni mr'a almalarını beklerken burnumun kanamasını normal karşılarsınız diye düşünüyorum. Böyle göt adım göt adım kapıya doğru yaklaşmalar, hemşire kızla göz teması kurup şirinlik yaparak canımı acıtmayacağını düşünmeler, saçma sapan hikayeler anlatarak tedirginliği dağıtmaya çalışmalar, bunlar hep benim göt korkumun göstergesiydi. Aha bir de burun kanadı ben felç. Hemşire kılıklı kız adımı çığırdığında kapıyı açıp koşmak istedim. Ama fıtı fıtı, çıtı çıtı, zıpı zıpı gittim mr odasına doğru ( Aslında mr odası diye bir tanım olmayabilir ve ben şu anda uydurmuş olabilirim, olsun). Kadın da burnumun kanamasından tırsmış olucak ki o mr sırasında damardan verilecek ilacın bana daha önceden verilmemiş olması ve alerjim olma ihtimalini de öne sürerek ilacı bana vermeden mr çekeceklerini söyledi. Nasıl rahatladığımı kelimelerle anlatamıyorum ecoecit severler. Böyle güle oynaya girdim içeri hala içimde ufacık bir korku olmasına rağmen.
Neyse girdim içeri. Daha benden önceki hasta çıkmamıştı. 45 yaşında falan olduğunu tahmin ettiğim bir teyze çıktı mr dalgasının içinden. Böyle ayağa kalkamamalar, kime attığını anlayamadığım tripler, 'Kalkamayacağım ya, yok yok kalkamayacağım' tarzı bir artistlikler. Benim göt korkumu tekrar tavana ulaştırmayı başaran bir teyzeydi kendisi. Lan dedim, içinden böyle çıkılan bi aletse bu nasıl bi alet dedim. Neler oluyo içeride diye düşündüm. Tırstım ama belli etmedim. Neyse görevli amca kadını zar zor iteleye kakalaya indirdikten sonra bana haydi diye bir neşeli, bir mutlu bağırdı. Neden bağırdı diye sorun bi, bi sorun. İçeride kıyamet kopuyo çünkü. O mr aletinden nasıl bi ses çıkıo. İçinde değilken bile. Dedim bu çok sesli. Amca 'yoo yoo haydi bin bin' diye bi acele etti. Neyse çıktım üç adet merdiveni, yattım oraya. Ay aman tam soru soracağım amcaya kesiyor.
eco: Şey nere--
amca: Hiçbiyerini kıpırdatmıyosun tamam mı eco?
eco: Ya tamam da şey ben şimd--
amca: Tamam haydi (düğmeye basar ve eco'yu hunharca içeri yollar.)
Tam anlamıyla göt oldum. O yüz ifademi görmek isterdim. Görsem kopardım zaten. Her neyse amca kelimeleri boğazıma dizdi ve beni kendimle baş başa bıraktı. Girdim içeri amcamın zorlamasıyla ve başladı olay.Aman Allah'ım o mr dalgası ne sesli bir alet ya. Kulaklarım patladı. Çıktığımda pek bi şey duyamaz hale falan gelmiştim. O derece bi ses. Başlarda dayanamayacağımı sandım, amcaya ayak parmaklarımı sallayarak mesaj vermeye çalıştım. Ne bir ses ne bir soluk. Hala gümbür gümbür ses. Bir ara psikolojik olarak şarkılar falan çıkardım o seslerden. Hatta itiraf ediyorum bir ara o ses resmen, 'Dal sarkar kartal kalkar, kartal kalkar dal sarkar' dedi. Çok korktum. Dedim garipten sesler duyuyorum. Ama onca sesin içinde onların garipten mi, gerçekten mi olduğunu anlayamadım. Mantıklı düşününce tabi garipten olduğunu anladım, zor olmadı.
Ve 15 dakika benim böyle garipliklerimle hızlıca, ama aynı zamanda çok hızlı olmayan bir şekilde geçti. Çıktığımda gerçekten duyamaz hale gelmiştim. Ama Tekira'ya gidecek olmanın ve gönlümce gezmenin heyecanıyla hemen ayaklandım. Ve mr maceramda bu şekilde sona erdi.
Öyle sevgili ecoecitçiler. Hepinize sağlıklı günler dilerim:) Kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere.

10 Nisan 2010 Cumartesi

ismail yk


Selamlar sevgili okurlar.
Evet boşluyorum arada blogu farkındayım.Ama bazen yazasım gelmiyor, bazen yazacak konu bulunmuyor, bazen de öğrenci olmanın mağduriyetini yaşıyorum.Uzatmadan konuma geçmek isterim ecoecitçiler.
Geçen haftasonu Disko Kralı'na İsmail YK çıktı.Daha bir çok konuk vardı tabi ama, benim için o program İsmail YK'dan ibaretti.Noluyo bana lan:D Ve benim arkadaşım da Disko Kralı'na gitmişti. Nasıl kıskandım anlatamam size sevgili okurlarım.:)
Şimdi adam yakışıklı, adam karizmatik, adam seksi. Bence bütük kızların içinde ufak bir İsmail yk aşkı var. Tamam tamam kapatmayın hemen sayfayı, şaka yapıyorum. Hehe korktunuz di mi lan?:)
İsmailciğim (eheh) ne şarkı yapsa oturuyor gündeme.Gerçi allah belanı versin diye şarkıyı kim yapsa ilgi çeker tabi ama bu adam farklı. Her şarkısı olay. Bknz: Facebook. Şarkıyı ezbere biliyorum evet itiraf ediyim. Dalga geçiyim diye dinleye dinleye ezberledim. Her neyse Facebook adlı internet sitesini garı gız bulma sitesi gibi gösteren İsmail'e saygılarımı sunuyorum o sözleri yazdığı için. O nedir ya 'lokomotif gülşen, çıtı pıtı birsen' diyor adam.
Hele hele klip tam anlamıyla izlenmeye değer. Hatta abartıyım şarkı klipsiz bir hiç. Bir çılgın Ayhan var sormayın. Okan Bayülgen daha geçen hafta farketti. Oysa ben Çılgın Ayhan'ın yıllardır hayranıyım, bayadır da takip ediyorum kendisini. Üzüldüm Okan adına, büyük eksiklik bence bu.
Her neyse bir de klibin New York kısmı var. İsmail ve dört dansçı arkadaşı denizden çıkıp değişik hareketler yapıyorlar. Biraz danslarını sergiledikten sonra o 4 adam tekrar denize giriyor ve bir anda patlama tarzı bir şey oluyor. Veee evet tsunami çıkıyor. Ee devamını anlatmaya gerek var mı? İsmail'in kaçış maceraları ve bu videoyu attığı kızı etkilemesi. Çok beğeniyorum ben klibi. Kim akıl ettiyse tebrik ederim. İsmail YK'yı da en kısa zamanda Facebook kadar ilgi görücek bir şarkı ve kliple görmek istiyoruz tekrar. Onu sewiyoruz. YEKA aşkı.:D YK ile ilgili bir şey daha öğrendim şu saniye. www.bombobomba.com ismail'in baya resmi fan sitesiymiş.Yani İsmaille ilgili daha fazla bilgi için http://www.bombabomba.com/ ehehe:)
Görüşmek üzere sevgili yeka sevenler..:)